20120330

Sylvia Plath

Benim için şimdi sonsuzdur, sonsuz da sürekli olarak değişir, akar, erir. Yaşam bu andır. Geçip gittiğinde, ölüdür artık. Ama her yeni anla birlikte yeniden başlayamazsınız, ölü olana göre yargılamak zorundasınız. Bataklık kumu gibi tıpkı... daha başından umutsuz. Bir öykü, bir resim, heyecanı biraz yenileyebilir, ama yeterince değil, yeterince değil. Şimdinin dışında hiçbir şey gerçek değildir, daha şimdiden yüzyılların ağırlığının beni boğduğunu duyumsuyorum. Bir zamanlar, yüz yıl önce bir kız yaşamıştı, şimdi benim yaşadığım gibi. Sonra öldü. Ben şimdiyim, göçüp gideceğimi de biliyorum ama. Doruktaki o an, o parıltı gelip geçiyor, sürekli bir bataklık kumu. ''Ama ben ölmek istemiyorum''

''Ama ben ölmek istemiyorum''  diyerek; 11 şubat 1963'te, odalarında uyumakta olan çocuklarının yanına süt ve kurabiye bıraktıktan sonra, odalarının kapısını da içeri gaz girmeyeceğinden emin olmak üzere bantlayarak kapatıp, kafasını fırının içine sokup intihar eden Sylvia Plath'ı hiç anlayamayacağız belki de.. ve hep çelişerek yaşayacağız.

20120328

Hayır...

...diyemiyorum.

Karşımdakini kırmamak için istediği şey için zorlanıp sıkıntıya da düşecek olsam bunu yapamıyorum. Kırmaktan korkuyorum ama yapmayı da hiç mi hiç istemediğim şeyler de çok. Belki de çevremdekiler bunun farkındadır bu yüzden teklif alıyor olabilirim, bilemiyorum. Eğer böyle bir şey varsa beni üzüyorsunuz bilin isterim. Kendime güvenmemekle de alakası yok bunun, bu yüzden değil diyemeyişim. Kısacası üzülmemeniz için kendimi üzmeye göz yumuyorum. Ben yine hayır demem size ama  sanırım yoruldum. Şu sıralar ard arda karşılaştığım için bu konuyu paylaşmak istedim.

Psikiyatr Dr. Alp Karaosmanoğlu: ''hayır diyememenin ilk nedeni olarak, karşı tarafın vereceği karşılıktan korkuyu gösteriyor. İkinci nedense “bencil olma fobisi” diyebileceğimiz bir düşünce eğilimiyle alakalı. Bu sorunun seyri, insanın nelere karşı hassasiyetleri olduğuna göre de değişiyor '' demiş. Belki iki nedenden dolayı belki değil. Aslında dürüst ve açık olmalıyım değil mi?
 'Hayır' diyebilsem sanki özgürlüğüme kavuşacakmışım gibi hissediyorum. 


Neden 'hayır' demek bu kadar zor?

20120326

Profil Resmi

Mathieu Grac profil resmi çekenleri fotoğraflamış. Eminim hepimizin olmuştur kendimizi çekerken şekilde şekile girişlerimiz.:) Daha fazlasını sayfasında görebilirsiniz. Ben bir kaçını paylaşmakla yetiniyorum.

                                                   








20120322

Gerçek Olamazsınız!

Şu yaşıma geldim daha bir tane topuklum oldu, onuda geçen yaz tatile giderken heves edip almıştım iki sefer giydim sonra dolabın en derinlerinde yerini aldı. Çok özeniyorum, beğeniyorum, yakıştırıyorum(ben hariç), gel gör ki yürüyemiyorum. Ama bu topuklular beni benden aldı! Böylesine güzelleri hayallerime bile girmemişti, gördüğüm yerde hiçbirinizi affetmem haberiniz olsun. :)

İlki tehlikeli gibi duruyor ama tek kelimeyle harikalar. 









20120321

Sarhoş Olun!


Bitişler severim, bitişler her zaman merak uyandırır.. Sağlıklı, yolunda giden ilişkilerimde bile bazen kendime engel olamaz sorunlar çıkartırım.. Bitişini görmek isterim.. Sonra bittiğinde de üzülürüm. Geçen yaz elimden düşürmediğim tekrar tekrar okuduğum altını çizdiğim Gündüz Vassaf'ın Cehenneme Övgü'sü öyle güzeldi ki.. Vassaf'ın gözlemlerine, zekasına, ince vurgularına hayran kaldım.. Sevdiğim filmleride dayanamaz ileri sarardım... Sonlara olan merakımdan.. Cehheneme Övgü'de de öyle yaptım, dayanamadım. Ve bir Charles Baudelaire şiiri çıktı karşıma.. Daha doğru bir zamanda bulamazdı beni kelimeler.. Tamda sırasıyken, tamda doğayla sarhoş olurken, zihnimi susturmuşken..


'' Her zaman sarhoş olmalı. Her şey bunda: Tek sorun bu. Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken zamanın korkunç ağırlığını duymamak için, durmamacasına sarhoş olmalısınız. Ama neyle? Şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz. Ama sarhoş olun.
Ve bazı bazı, bir sarayın basamakları, bir hendeğin yeşil otları üzerinde, odanızın yalnızlığı içinde, sarhoşluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmiş bir durumda uyanırsanız, sorun yele, dalgaya, yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan şeye, inleyen yuvarlanan, şakıyan, konuşan her şeye sorun, "saat kaç" deyin; yel, dalga, kuş, saat hemen verecektir karşılığını: Sarhoş olma saatidir.. Zamanın inim inim inleyen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına! Şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz..  ''

20120319

Slow Motion

Bazen dinlediğim şarkıların en güzel yerlerinde durmak istiyorum.. Bir süre o şarkının kıyılarında yaşamak, şarkının bana getirdiklerini hissetmek ve sonra yoluma devam etmek. Ha bir de kafamda tekrar tekrar yaşadığım anlar oluyor. Slow motion akıyor her şey o anlarda, ya da bazen bir tek ayrıntıya takılıyorum sadece onu yaşıyorum. O ayrıntılarla besleniyorum.Ve düşündüm de bu şarkılar bu anıların film müziği olabilirler. Olmalılar. 

Bazı anları yavaş çekimde görebilsek ve kaçırdıklarımızı yakalasak, bu ayrıntılarla beslenen ayrıntıları seven biri için mükemmel olurdu. Bu çok hoşuma giderdi. Video başlarken görüntüleri öyle tamamlayan bir müzik çalıyor ki. Müzik büyülü bir şey diye düşündüm. Şeffaf bir şey çekiyor her şeyin üstüne ve ona başka bir ruh katıyor. Video'da beni en çok etkileyen şey müzik  ve ayrıntılar oldu. Bulutlar yer değiştiriyor, hareket ediyor, pedalları çeviren ayaklar daha yavaş, bisikletle akrobasi yapan gencin o tüm hareketlerini yavaşça görüyoruz ve sonra daha da büyülü bir şey oluyor ve yağmur yağıyor. Yağmur damlaları sayılabilir cinsten yavaşlıkta ve yağmur yağdığı anda akrobasi yapan genç, setin en tepesindeyken görüntüsü sabitleniyor. Yağmur yağıyor ve diğer her sey duruyor. Hayatın  içinde de biz böyle anlar yaşarken her şey slow motion aksa ve o anları durduran tek şey yağan yağmur olsa diye düşündüm videoyu izlerken. Evet yağmur yağsın.

20120316

Fener'in Gücü

Yarın akşam 20:00 da oynanacak Fenerbahçe-Galatasaray maçı için 2 günlüğüne babam Türkiye'ye geliyor. Şu saatlerde yolda olması gerek. Ne yazık ki ben onu ancak yarın gece, hatta belki Pazar sabahı görebileceğim. Malum çalışıyorum, eğer bu gece gelirse yarın yine iş başı ve ben işte iken oda İstanbul'a geçecek, yarın da gece geleceği için ben yine uyuyor olacağım. Pazartesi sabah 05:00 gibi gidecek sanırım hepi topu 1 gün göreceğim...


Bunları yazarken keşke Fenerbahçe oyuncularından biri olsaydım diye geçti aklımdan. Çünkü onlarla daha çok beraber gitmediği belki bir kaç maç...  Bir kaç gün daha kalabilseydin keşke babacığım...

20120315

Konuşabilen Canlılarız!

21. yy. toplumunun  insanları olarak, giderek daha çok bilgisayarlarımızın, mp3'lerimizin, kafalarımızın içinde yaşamaya başladığımızdan beri "konuşabildiğimizi" unutmuş gibiyiz. Adeta yürüyen, nefes alan mekanik canlılar gibi dolaşıyoruz. Bazen rastlaşıyoruz metroda, yolda, herhangi bir mekanda ve birbirimize bakarak, merhaba bile demeden geçiveriyoruz. Bazılarımızla daha tanışmadan, sosyal medya aracılığıyla tanıştırıldığımızdan, daha tanışmadan bir çok şeyin bilgisine sahip olduğumuzdan, günlük hayat karşılaşmalarımızda belki de bunları nasıl kullanacağımızı bilemiyoruz. Fazla iletişim bizi gitgide iletişimsizleştiriyor. İnsanlar artık reel anlamda tanışmayı bile tercih etmiyor. Gündüz Vassaf, Cennetin Dibinde: " Yeni Dünya Düzeni'nde artık gazete bile okumayan insanlar 328 kanallı Tv'lerinden özgürce seçimler yapıyor" diyor. Bizde yeni dünya düzeninin insanları olarak sosyal medya sitelerinin ağlarından özgürce seçiyoruz birbirimizi. Her şeyin bilgisine ulaşmak çok kolay olduğundan artık hiçbir şey ilgimizi de çekmiyor. Bu yeni iletişim biçimlerimizin sonu nereye kadar gider bilmiyorum ama konuşabilen canlılar olduğumuzu hatırlamak iyi olur diye düşünüyorum.


Ya da özgürce Anne Marsen  gibi dans edelim. 


20120314

Erkek Giyim Modelleri


Dünya çapındaki moda başkentlerine baktığımızda sadece kadınların değil erkeklerin de çok tarz giyindiklerini, trendleri takip ettiklerini görüyor ve mutlu oluyoruz. Her ne kadar bazı illerde yaygın olsa da  Türk erkeklerinin "Erkek adam bunu giymez!" raconundan çıkmaları lazım.

Sizin gibi erkekleri sokaklarda görmek isteriz. :)












20120312

Geçmiş Zaman

Bir kaç sene evvel yaklaşık 4 aylık Avusturya, İtalya ardından da Fransa'da bulunduğum zamandaki fotoğraflarımın bazılarına babam sayesinde yeniden elde etme şansına sahip oldum ( blog olmasaydı ister miydim orası aşikar:)). Bu virüs illetinden dolayı bilgisayarımızdan her şey silinmişti, zira babamda da bir kaçı mevcut olduğu için yüzlercesinden paylaşabileceklerim ne yazık ki bunlarla sınırlı olacak. 

St. stephen katedrali (klise).

Viyana'nın merkezinde bulunan,  1365 yılında inşa edilmiş olan, Viyana'nın en önemli simgesi durumundaki  kadetraldirDış fotoğrafını çekmediğimizden dolayı yukarıdaki fotoğrafı netten koymak zorunda kaldım.  Dış çok eski gibi görünebilir ama görkemli.

Viyana'da 1 aydan fazla konakladığım için şehrin her yerini doyasıya gezme fırsatım olmuştu.  Şimdiki aklım olsa gezdiğim her yerin her karesini çekerdim. Kim bilir, kısmet olur da bir daha gidebilme şansım olursa kesinlikle bu fırsatı bir daha kaçırmayacağım için kendime söz veriyorum. :)

St. stephen katedrali (içeriden görünümü)


Milano / Duomo Meydanı 

Günübirlik seyahatimiz isteğimiz üzerine Milano oldu. Milano'lular açık sözlü ve yabancılara karşı duyarlı insanlar. Şöyle denir: 'El milanes el ga el cör in man' (milanolu kalbini giysisinin üzerinde taşır).



 Para karşılığında bu ilginç kıyafetli adamlarla resim çektirebiliyorsunuz. İlk bakışta heykel gibi bir havası olduğuna bakmayın düpedüz insanlar. :) Açıkcası öyle olduklarını anlamam zor olmuştu.

Bunlarda onlardan. 

Milano'da görücüye çıkan (?...) ne desem bilemedim araba desem ayıp olurdu. :) Arabayla bir alakam olmadığı için pek ilgi duymadım, bu yüzdendir bir merakım olmadı hiç ama bunlar başka bir şey, sürmeye kıyamaz insan. :)









20120310

Bershka 2012 İlkbahar Yaz Koleksiyonu

İspanyollar bu işi gerçekten biliyor. :)

Bershka ile tanışmamız çok çok uzun zaman olmasada bizler tarafından sevildi ve beğenildi. Sebebi de koleksiyonlarının oldukça hoş ve trend, fiyatlarının da kesemize uygun olması. :) Özellikle haftasonları gidildiğinde, beğendiğiniz bir ürüne doğru ilerlerken, o ürünü sizden önce birinin kapmasıyla suratınızın düştüğü bir mağaza Bershka. :) Üzülerek söylüyorum ki çokta stokçu bir mağaza değil ve böylelikle giysiler kapanın elinde kalıyor diyebiliriz. :) Bu yüzden siz en iyisi Salı ve Cuma günleri gidin. Çünkü o günlerde yeni ürünler gelmekte...  


Bershka 2012 yaz katalogundan seçtiklerim...











LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...